Günlük hayatımızın en temel ihtiyacı olan beslenme, artık sadece bir alışkanlık değil; ekonomik bir mücadeleye dönüştü. Market raflarında fiyatlar hızla yükselirken, “sağlıklı beslenme” kavramı çoğu vatandaş için uzak bir ideal haline geldi. Ancak bu durum, çözümsüz değil. Sağlıklı yaşamak her bireyin hakkıysa, bu hakkı koruyacak ekonomik ve toplumsal politikaları da konuşmak zorundayız.
Tabağımızdaki Enflasyon
Son yıllarda Türkiye’de gıda enflasyonu, genel enflasyonun da üzerine çıkmış durumda. Özellikle taze sebze, meyve, süt ürünleri ve et gibi temel besin grupları dar gelirli ailelerin erişemediği ürünler haline geldi. Sağlıklı beslenme önerilerinde sıkça yer alan “mevsim sebzeleri, tam tahıllar, protein kaynakları ve sağlıklı yağlar” gibi maddeler, ne yazık ki çoğu mutfağın dışına itildi.
Bir yanda uzmanların “işlenmiş gıdalardan uzak durun” uyarıları, diğer yanda market raflarında ucuz ama besin değeri düşük ürünlerin cazibesi… Bu ikilem, vatandaşları sağlık ile bütçe arasında zor bir tercihe zorluyor.
Peki Ne Yapılabilir?
Ekonomik sıkışmışlık içinde sağlıklı beslenmek gerçekten imkânsız mı? Hayır. Bireysel alışkanlıklardan kamusal politikalara kadar atılabilecek çok sayıda adım var:
1. Toplu Tüketim Bilinci ve Kooperatifler: Mahalle bazlı tüketici kooperatifleri, üreticiden doğrudan ürün alımını mümkün kılarak hem maliyeti düşürür hem de yerli üreticiyi destekler. Belediyelerin bu alanlara daha fazla destek vermesi gerekiyor.
2. Mevsiminde, Yerel ve Basit Beslenme: Sağlıklı olmak pahalı gıdalar tüketmek demek değildir. Mevsiminde çıkan sebzeleri kullanmak, bakliyata ağırlık vermek, evde yemek hazırlamak hem sağlık hem ekonomi açısından büyük kazanç sağlar.
3. Gıda İsrafına Karşı Eğitim ve Bilinçlendirme: Türkiye’de yıllık 18 milyon ton gıda israf ediliyor. Oysa bu israfın %40’ı evlerde gerçekleşiyor. Doğru saklama yöntemleri, planlı alışveriş ve porsiyon kontrolü ile hem israfı azaltmak hem de bütçeyi korumak mümkün.
4. Devlet Desteği ve Sosyal Politikalar: Sağlıklı beslenme yalnızca bireysel sorumluluk değil, aynı zamanda bir kamu sağlığı meselesidir. Özellikle dezavantajlı gruplara yönelik sebze-meyve destek programları, okul kantinlerinde sağlıklı ürün zorunluluğu, tarımsal sübvansiyonların yeniden düzenlenmesi gibi yapısal çözümler büyük fark yaratır.
Sağlık Hakkı, Lüks Değil Temel İhtiyaçtır
Toplumun büyük bir kısmı ay sonunu getirmeye çalışırken sağlıklı beslenmeyi ikinci plana atıyor. Ancak unutulmamalı ki, sağlık sorunlarının önemli bir kısmı yanlış beslenmeden kaynaklanıyor. Bu da gelecekte çok daha büyük sağlık harcamaları anlamına geliyor. Kısa vadeli değil, uzun vadeli çözümler üretmenin zamanı geldi.
Sağlıklı beslenme bir lüks değil; planlama, bilinç ve dayanışmayla mümkün hale gelebilecek bir yaşam biçimidir. Bunu sağlamak için hem bireyler olarak hem de sistem düzeyinde sorumluluk almamız gerekiyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: