Geçmişten Geleceğe Bir Melodi

Geçmişten Geleceğe Bir Melodi
Tarih, sadece olayların ve tarihlerinin kaydı değildir; aynı zamanda bir milletin ruhunun, kültürünün ve kimliğinin de aynasıdır. Karıştırırsanız tarihin sayfalarını, göreceksiniz ki dört bir yanda, her köşede, her handa, her zaferde bir türkü saklıdır. Bu türküler, sadece melodiler değil, bir milletin mücadelelerinin, kahramanlıklarının ve özgürlük arzularının sesi olmuştur.
Oğuz’un narası Rum’a dayandığında, Atila’nın Haclıları Rama önünde çevirdiğinde, Avrupa titrediğinde ve Roma diz çöktüğünde, tarihin her sahnesinde Türkün izi, Türkün sesi vardır. On altı devletin dokuz tuğu, İslam’ın nur sancağı, sınırları aşan cesaretimiz… Hepsi, milletimizin tarih sahnesindeki varlığının ve gücünün kanıtıdır. Tarih sadece bir kitap değil, aynı zamanda halkın hafızasıdır ve bu hafızanın en canlı yansımaları türkülerimizde hayat bulur.
Hazar kıyısından Nil’in sağ kıyısına, Tanrı Dağı’ndan denizlerimizin derinliklerine kadar, Türk’ün izi her yerde vardır. İslam’ın ateşi yandığında, milletimiz özgürlük ve adalet için ayağa kalktı. Nesline esareti men etti, hakkı bulmayı öğretti ve kutsal bir yol çizdi. Meşrikten Mağrib’e uzanan bu kutlu yol, her zaman türkülerle süslendi; her zafer, her fedakârlık bir melodinin notası oldu. Söğüt’te Osmanlı şulesi yanarken, Malazgirt’te, İstanbul’da, Çanakkale’de göğüsler sur oldu; Tunaya vardığında, Viyana önünde, her adımda bir türkü yankılandı. Bu türküler, yalnızca zaferlerin değil, milletimizin karakterinin ve kararlılığının da ifadesidir.
Tarih boyunca yazılan destanlar, yalnızca savaş ve fetih öyküleri değildir. Onlar, bir milletin kültürünü, inancını, değerlerini ve özgürlük mücadelesini yansıtan melodilerdir. Her zaferin ardında bir türkü vardır; her fedakârlığın, her şehit kanının, her direnişin sesi vardır. Şerefli bayrağımızın dalgalandığı her yerde, mazimizdeki her sayfada, erliği soran her gözde bir türkü duyarsınız. Bu türküler, geçmişimizi hatırlatır, bugünümüzü anlamlandırır ve yarınımıza ışık tutar.
Türküler, milletimizin hafızasında kök salmış bir kültür mirasıdır. Geçmişi anlamak, bugünümüzü doğru değerlendirmek ve geleceğe yön vermek için bu türkülerden ders çıkarmalıyız. Osman’dan günümüze, her zafer ve her fedakârlıkta bir türkü vardır; bu türküler, milletimizin ölümsüz hatırasıdır. Tarih sayfalarını karıştırırken, her handa, her zaferde, her destanda türkü görürsünüz. Ve bu türküler bize şunu hatırlatır: Milletin gücü, birliğinde, kültürüne sahip çıkmasında ve geçmişinden ders alıp geleceğe güvenle yürümesindedir.
Türküler sadece geçmişi hatırlatmaz; aynı zamanda geleceğe ışık tutar. Onlar, milletimizin ortak değerlerinin, özgürlük ve onur mücadelesinin bir sembolüdür. Farklılıklarımız, bu türkülerle birleştiğinde, ülkemizi daha güçlü ve daha dirençli kılar. Bugün bizler, geçmişin mirasını korumak ve gelecek nesillere aktarmakla yükümlüyüz. Koltuk sevdaları, şahsi hırslar veya kısa vadeli çıkarlar, hiçbir zaman vatan sevgisinin önüne geçmemelidir. Çünkü tarih bize şunu öğretir: Vatan kolay kazanılmadı, kolay kaybedilmez.
Bugün, geçmişten aldığımız derslerle, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek zorundayız. “Sen-ben” kavgasını bir kenara bırakmalı, “biz” olmanın gücünü ve önemini anlamalıyız. Güçlü bir Türkiye, yalnızca ekonomik ve askeri açıdan değil; toplumsal bütünlüğü, adaleti, dayanışmayı ve kültürel zenginliği ile de güçlüdür. Farklı görüşlerimiz, farklı bakış açılarımız milletimizin zenginliğidir; ancak bu zenginlik, ülke ve millet menfaatiyle yoğrulmadıkça anlamını yitirir.
Unutmayalım ki; her türkünün ardında bir tarih, her tarihin ardında bir ders vardır. Türküler, geçmişten geleceğe bir köprü, milletimizin ruhunun ve kimliğinin bir yansımasıdır. Onları dinlemek, anlamak ve gelecek nesillere aktarmak, hem tarihimize hem de vatanımıza sahip çıkmak demektir. Karıştırın tarihin sayfalarını; idrak edin ve görün: Her handa, her zaferde, her destanda türkü vardır. Bu türküler, milletimizin varoluş mücadelesinin ve onurunun sesi olmaya devam edecektir.