Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile Bakanlıktaki görüşmesinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Bölgedeki belirli aktörlerin Suriye’deki olumlu gelişmeyi olumsuza çevirmek, durdurmak için bazı eylemleri hayata geçirdiğini dile getiren Bakan Fidan, Lazkiye’de başlayan olaylar ve YPG’nin hala sisteme entegre olmamasına değindi. Süveyda’da yaşanan gelişmelerden sonra Amman’da düzenlenen toplantıları Türkiye olarak desteklediklerini aktaran Fidan, "Güneydeki Suriye-Ürdün sınırında bulunan kabilelerin bir araya gelerek bu soruna barışçıl şekilde çözüm arayışını tabii ki son derece olumlu bulduk. Ama burada bu karanlık tablonun şu anda en büyük aktörlerinden biri İsrail olmuş durumda. İsrail’in bölgedeki yayılmacı politikalarının biliyorsunuz bir ayağını da Suriye oluşturmakta. Özellikle Suriye’de karışıklığın çıkması, zayıf ve kaotik bir ortamın olması, İsrail’in kendi ulusal güvenlik değerlendirmeleri, bir öncelik parametresi haline gelmiş gözüküyor. Bizim her zaman için buradan İsrail yönetimine tavsiyemiz sizin güvenliğiniz komşunuz olan ülkelerin zayıflığından, kaos içerisinden bulunmasından geçmiyor. Bu ülkelerin tam tersine müreffeh, istikrarlı bir durum içerisinde bulunmasından geçiyor. Bu ülkeleri zayıf, istikrarsız ve işgal altında tutmak için atacağınız her adımın bölgedeki diğer krizleri de tetikleme riski olduğunu ve tetiklediğini de hatırlamaları, bilmeleri gerekiyor. Attıkları adımlar sadece işgal ettikleri ülkeleri etkilemiyor, o ülkelerin sınırlarında bulunan diğer ülkeleri de etkileme riski var. Bütün bunların hesaba katılması gerekiyor. Biz hem Amerika’yla hem Avrupa’daki dostlarımızla hem bölgedeki dostlarımızla bu konuda yakın bir iş birliği, fikir alışverişindeyiz. Burada ortaya çıkması mümkün krizlerin önceden analizini yapıp, daha sonra ikazını yapıyoruz. Belli gelişmeler kimseye sürpriz olmamalı. Bu noktada Suriye’nin istikrarını, birliğini, bütünlüğünü, Suriye halkının refahını, güvenliğini bozucu tavırların müsamaha görmemesi gerekiyor" diye konuştu.
Yeni kurulan Suriye hükümetinin karşılaştığı zorluklar olduğuna dikkati çeken Bakan Fidan, dışarıdan olumsuz bir müdahale olmadığı sürece bölgesel işbirliğinin, küresel anlayış diplomasisinin Suriye’deki yaraları hızla sarma potansiyeli olduğunun son 7 ayda görüldüğünü ifade etti.
"Suriye’nin istikrarını, birliğini, bütünlüğünü, Suriye halkının refahını, güvenliğini bozucu tavırların müsamaha görmemesi gerekiyor"
Suriye’de herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini vurgulayan Fidan, "Dürzilerin hakları, kimlikleri, canları, malları korunmalı. Aleviler geçmişte Esad döneminde yapılanların sorumlusu ve müsebibi gösterilmemeli. İntikam hareketleri içerisinde bulunulmamalı. Kürtlerin tarihsel olarak menedilmeye çalışılan kimlikleri, kültürleri aziz kabul edilip, ona yönelik bir sıkıntı olmamalı. Yeni Suriye, bütün Suriye’yi oluşturan halkların, inanışların, kültürlerin muhafaza edildiği, bir arada yaşayabildiği, bütünlük içerisinde, birlik içerisinde bir Suriye olmalı. Biz Türkiye olarak bu yöndeki telkinlerimizi, tavsiyelerimizi ve çalışmalarımızı arkadaşlarımızla beraber yapıyoruz. Memnuniyetle görüyoruz ki kardeşlerimizin de görüşü, duruşu o yönde" ifadelerine yer verdi.
"Suriye’nin ayağa kalkması bölge için bir tehdit değil, bir fırsat kaynağı"
Bölgedeki aktörlerin Türkiye gibi yapıcı bir niyet taşımadığını dile getiren Bakan Fidan, şu ifadeleri kullandı:
"Oyun bozanlar var ve bunların başında da mevcut İsrail yönetiminin uygulamış olduğu politikalar geliyor. Kardeşlerimiz bu sıkıntılı konuyu da diplomasi yoluyla aşmak için her türlü çabayı gösteriyorlar. Uluslararası bütün toplantılara olumlu cevap veriyorlar. Orada pozisyonlarını ortaya koyuyorlar. Biz de elimizden geldiğince onların bu duruşunu uluslararası arenada ve bölgede destekliyoruz. Tekrar ediyorum Suriye’deki yeni yönetimin halka hizmet için, devlet kurumlarını ayağa kaldırmak için ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü, egemenliğini sağlamak için ortaya koyduğu çalışmayı hep beraber desteklemeye devam etmeliyiz. Başta Suudi Arabistan olmak üzere bölgedeki diğer ülkeler, Ürdün, Katar, Irak hep beraber el birliği içerisinde Suriye’nin ayağa kalkması bölge için bir tehdit değil, tam tersine bir fırsat kaynağı olması yönünde çalışmalarımızı kesintisiz devam ettirmemiz gerekiyor. Bu hayata geçirilebilir bir vizyon. Hayata geçmemesi için hiçbir sebep yok. Bu vizyonun hayata geçmemesini isteyenler ancak ve ancak Suriye’nin, bölgenin iyiliğini istemeyenler olur. Buna karşı da mücadele etmek, tavır koymak boynumuzun borcu."
"Türkiye’den, Irak’tan, İran’dan, Avrupa’dan gelen örgüt üyelerinin Suriye’yi terk etmediğini görüyoruz"
Suriye’de SDG’nin 10 Mart mutabakatına uymadığının hatırlatılması üzerine Bakan Fidan, "Yeni dönemde YPG/SDG tarafından çok fazla açıklama yapıldığını görüyoruz. Maalesef bu açıklamaların toplamına baktığımız zaman şöyle bir tablo çıkıyor; ‘10 Mart mutabakatını biz bu şekilde algılamıyoruz. Suriye ile yaptığımız anlaşma çok fazla. O anlaşmada yazan maddelerde bizi bağlar nitelik taşımıyor’ ifadeleri var. İkincisi, ‘Türkiye’de yürüyen süreçte bizi hiç ilgilendirmiyor’. Peki sizi ne ilgilendiriyor? Bölgedeki Kürt kardeşlerimizi İsrail’in maşası yapmak mı ilgilendiriyor? Artık bu politikaya son vermeniz lazım. Bölgeden birisi gelecek sizin örgütünüzün devamlılığını sağlayacak ve bu da sadece Kürtlerin aleyhine sonuçlanmakla kalmayıp, Suriye’nin tamamına tesir edecek. Böyle bir strateji içinde mi devam etmek istiyorsunuz? Maalesef bu noktada bizim de artık tolere etmekte zorlandığımız gelişmeleri görmeye başlıyoruz. Halihazırda Türkiye’den, Irak’tan, İran’dan, Avrupa’dan gelen örgüt üyelerinin Suriye’yi terk etmediğini görüyoruz. Örgütün ne 10 Mart’tan sonra ne Türkiye’de yürüyen süreçten sonra Suriye’de herhangi bir olumlu manada güven telkin edici, silahlı hareketteki tehdidi ortadan kaldırdığını ifade eden bir gelişmeyi de görmüyoruz. Tam tersine bütün süreçleri gerek Şam’daki süreçleri gerek Ankara’daki süreçleri örgütün ömrünü uzatmak ve ortaya çıkacak muhtemel bir krizde faydayı maksimize etmek için bir bekleyiş içerisinde olduğunu görüyoruz. Bunu görmediğimizi zannetmesinler. Bunu görüyoruz. Burada kardeşim de ifade etti. Gerçekten hem Şam hem Ankara büyük bir iyi niyet içerisinde sorunun kimse için bir silahlı tehdidin olmadığı, herkesin hakkının, hukukunun, inancının, kültürünün, kimliğinin korunabildiği bir denklemi aramak. Ama ben bunu korumanın tek yolunun benim silahım ve başkasının üzerinde domine etme ve tehdit oluşturma, ‘Arap topraklarını da işgal ederim’, ‘Türkiye karşı operasyon yapan bütün grupları da burada eylemci sol olmak üzere diğer PKK’nın unsurları olmak üzere buraları tutmaya devam ederim. Ben böyle olacağım. Bunun için de gerekiyorsa daha önce geçmişte başka ülkelerle iş birliği yapıyordum. Şimdi de İsrail’i yardıma çağırırım’ diye bir politika takip etmek iyi bir politika değil" açıklamasında bulundu.
"Artık YPG’nin de YPG yönetim kadrolarının da zaman kazanma, zamana oynama politikasını bırakması lazım"
ABD’nin bölgeye atadığı özel temsilcinin çabalarının olumlu olduğunu, bazen sorunlar yaşansa da büyük resme odaklandıklarını söyleyen Bakan Fidan, "Bu yöndeki çalışmaları destekliyoruz. Bu yöndeki çalışmaların artarak devam etmesi lazım. Ama artık YPG’nin de YPG yönetim kadrolarının da zaman kazanma, zamana oynama politikasını bırakması lazım. Bekledikleri karışıklık çıkmayacak. Çıksa bile onların istediği bir sonuç hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Yol yakınken Kürt kardeşlerimizi daha fazla riske atmaktan, onların geleceklerini ipotek altına almaktan, rehin almaktan çıkmaları lazım" ifadelerini kullandı.
"Biz bu süreçlere büyük bir iyi niyet yatırıyoruz diye sizin orada ortaya koyduğunuz küçük kurnazlıkları görmüyor değiliz"
Bölgede yeni bir dönem olduğunu ve bunun değerlendirilmesi gerektiğini belirten Fidan, "Yeni bir ruh var. Türkiye’de yeni bir ruh var, dönem var. Olumlu bir süreç var. Yani bunlardan olumlu bir şekilde istifade etmek lazım. Kusura bakmayın kimse enayi değil. Biz enayi değiliz. Yani biz bu süreçlere büyük bir iyi niyet yatırıyoruz diye sizin orada ortaya koyduğunuz küçük kurnazlıkları görmüyor değiliz. Ama büyük devlet olmanın, büyük bir amaca hizmet etmenin de bir kuralı var. Onu yapıyoruz sadece. Ama sizi tekrar buradan uyarıyorum, davet ediyoruz. Durduğunuz yer, yer değil. Yani bunu değiştirin artık. Suriye’yi beraber nasıl inşa edeceğinizi düşünün. Önemli olan bu. Bizim tek derdimiz Suriye’deki bütün etnisiteler, bütün inanışlar, Suriye’nin birliği, bütünlüğü içerisinde kimseye tehdit oluşturmadan, hiçbir ülkenin sınırına göz dikmeden, hiçbir ülkeden kendi topraklarında terörist unsur, silahlı unsur bulundurmadan hayatlarına devam etsinler. Türkiye’nin istediği bu. Türkiye bölgede bir işgal ve dominasyon peşinde değil. Ama Türkiye’nin güvenlik taleplerinin tatmin edilmediği bir ortamda bizim burada rahat durma şansımız da yok değerli arkadaşlar. Yani bunu da açıkça söylüyoruz. Cumhurbaşkanımız da defaatle bunu ifade ettiler. Bizim bir numaralı siyasi refleksimiz her zaman için barış, sulh, iyi niyet, yapıcı bir yaklaşım. Cumhurbaşkanımız vizyonlarıyla, iradeleriyle bunu ortaya koyuyorlar ama biz bu konuda aldatılan olma gibi bir tarafta da olmayacağız. Ben bunun altını bu vesileyle bir kez daha çizmek istiyorum. Buradan tekrar çağrım YPG yönetimine Şam yönetimiyle olumlu bir angajmana girsinler. Suriye’nin geleceğini beraber inşa etmek için ellerinden geleni yapsınlar. Oradaki silahlı unsurlarla dünyadan topladıkları bir ton teröristle Türkiye ve bölge için tehdit olmaktan çıkarsınlar kendilerini bir an önce" dedi.
"Suriye’nin bölünmesi istenmekte"
Suriye’de yaşanan savaşın her kenti, her köyü etkilediğini aktaran Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ise, savaşın ekonomik olarak Suriye’yi çöküş içerisine soktuğunu belirtti. Şeybani, Suriye’nin yeni sorunlarla karşı karşıya olduğunu söyleyerek, "Bunların başında İsrail’in tekrar eden tehditleri, Suriye’nin egemenliğine göz koymuştur. Vatandaşlarımızın güvenliğini tehlikeye sokmaktadır. Biz görüşmelere devam ediyoruz ve bölgede istikrarın sağlanmasını istiyoruz. Aynı zamanda dış etkenler var, doğrudan veya doğrudan olmayan tehditlerle karşı karşıyayız. Mesela Suriye’nin bölünmesi istenmekte. Bu girişimler bizleri mezhepsel ve ideolojik olarak bölmeyi amaçlamaktadır" diye konuştu. Ürdün’ün başkenti Amman’da Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi ve ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Barrack ile gerçekleştiren görüşmeye dair konuşan Şeybani, "Suveyda konusunu ele aldık. Süveyda’da olanlar Suriye’de oluyor tabii ki. Bizim halkımıza karşı oluyor. Devletimiz onlardan sorumlu. Suriye’de olup bitenler, İsrail tarafından yapılanlar. O bölgede mezhepsel çatışmaların olmasını istiyorlar. Biz istiyoruz ki orada bir barış süreci olsun. Suveyda’nın Suriye’de tarihi bir yeri var. Dolayısıyla biz bir kez daha söylüyoruz; Dürziler Suriye toplumunun bir parçasıdırlar. Onları hiçbir şekilde dışlamak gibi bir niyetimiz yok. Bunu İsrail ileri sürmekte. Biz Dürzilerin ileri gelenleri ile her zaman konuşuyoruz ve diyoruz ki ‘Aklın galip olması gerekmektedir.’ Bazı konuları devletin çözmesine bırakmaları gerekmektedir" ifadelerine yer verdi.
Yorumlar
Kalan Karakter: